İnternet Olmadan Oynayabileceğiniz Anime Mobil Oyunları: Otaku'lar Offline'da Coşuyor!

İnternetsiz anime mobil oyunları mı arıyorsun? En iyi offline anime oyunları listesi burada! K-Pop molası verip anime dünyasına dal!

Aralık 24, 2025 - 09:34
Aralık 24, 2025 - 09:36
 0  1
İnternet Olmadan Oynayabileceğiniz Anime Mobil Oyunları: Otaku'lar Offline'da Coşuyor!

1. Final Fantasy Serisi: Nostalji Rüzgarı

Abi, Final Fantasy serisi efsane ya! Özellikle eski oyunlar, piksel grafikleriyle falan tam bir nostalji bombası. İnternet olmadan otobüste, metroda takılırken kafayı dağıtmak için birebir. Şimdi diyeceksin ki "Eee, hangi oyunu oynayalım?". Kanka, bak ben sana direkt favorilerimi sayayım: Final Fantasy IV, V ve VI. Bu oyunlar, hikayeleriyle, karakterleriyle seni içine çekiyor. Özellikle o epik boss savaşları yok mu? Of of! Bir de müzikleri var tabii. Nobuo Uematsu üstadın o unutulmaz melodileri... Resmen kulakların pasını siliyor. Düşünsene, internetin olmadığı bir yerde, elinde telefonun, gözlerin ekranda, kendini bambaşka bir dünyada buluyorsun. Final Fantasy'nin o büyülü atmosferi seni sarıp sarmalıyor. Daha ne olsun?

Yalnız bir şey dicem, bu oyunlar biraz eski olduğu için grafikleri günümüz standartlarının altında kalabilir. Ama bence bu, oyunların o kendine has çekiciliğini arttırıyor. Sonuçta, nostalji dediğin böyle bir şey değil mi? Bir de bu oyunları oynamak, JRPG türüne giriş yapmak için de harika bir fırsat. Belki sonra Persona'ya falan da geçersin, kim bilir? Ama bence Final Fantasy'ye bir şans ver, pişman olmayacaksın. Ha bu arada, bu oyunların mobil versiyonları genellikle ücretli oluyor. Ama inanın bana, verdikleri parayı sonuna kadar hak ediyorlar.

Kozmik Not: Final Fantasy VII'nin orjinalini emulatörle oynamak da ayrı bir keyif. Cloud'un o köşeli saçları... Ah ah!

Mood Önerisi: Tren yolculuğu yaparken, kulaklıkları takıp, gözlerini kapatıp kendini o fantastik dünyaya bırak.


2. Stardew Valley: Köy Hayatı Seni Çağırıyor

Stardew Valley... Ah, Stardew Valley! Bu oyun, hayatımın en güzel bağımlılıklarından biri olabilir. Şöyle düşün, büyük şehir hayatından bunalmışsın, dedenden miras kalan eski bir çiftliğe yerleşiyorsun. Amacın, bu çiftliği yeniden canlandırmak, toprağı işlemek, hayvanlarla ilgilenmek ve köydeki insanlarla arkadaş olmak. İlk başta her şey çok zor geliyor, ama zamanla çiftliğin gelişiyor, sen de daha iyi bir çiftçi oluyorsun. Bir de o köydeki karakterler yok mu? Her biri birbirinden ilginç ve sevilesi. Bazen onlarla sohbet etmek, onlara yardım etmek bile ayrı bir keyif veriyor.

Stardew Valley'nin en güzel yanlarından biri de, oyunun tamamen açık uçlu olması. Yani, ne yapacağına, nasıl oynayacağına sen karar veriyorsun. İstersen sadece çiftlikle ilgilenirsin, istersen madenlere dalıp canavarlarla savaşırsın, istersen de balık tutarsın. Oyunun bir sonu yok, istediğin kadar oynayabilirsin. Ve en güzeli de ne biliyor musun? İnternet bağlantısına ihtiyaç duymuyor! Yani, köy hayatının tadını her yerde çıkarabilirsin. Otobüste, parkta, hatta tuvalette bile!

Bu oyunu oynarken, resmen stresten uzaklaşıyorsun. O toprağı işlemek, tohumları ekmek, bitkilerin büyümesini izlemek... İnanılmaz rahatlatıcı bir deneyim. Sanki gerçek hayattaki tüm sorunlarını unutuyorsun. Bir de oyunun grafikleri çok sevimli. O piksel sanatıyla yaratılmış dünya, insana huzur veriyor. Stardew Valley, sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı.

Kozmik Not: Evlenmek için en iyi aday kim? Tartışmaya açık ama bence Leah!

Mood Önerisi: Hafta sonu evde battaniye altında sıcak çikolatanı yudumlarken, Stardew Valley ile kafanı dinle.


3. Plague Inc.: Dünyayı Ele Geçirme Simülasyonu

Şimdi biraz karanlık sulara dalıyoruz. Plague Inc., adından da anlaşılacağı gibi, bir salgın simülasyonu oyunu. Amacın, ölümcül bir virüs yaratıp tüm dünyaya yaymak. Ama bu o kadar kolay değil. Virüsünü geliştirmek, yayılma hızını arttırmak, dirençli hale getirmek gibi bir sürü şeyle uğraşman gerekiyor. Bir yandan da dünya hükümetlerinin virüse karşı aldığı önlemleri takip etmen lazım. Aşı geliştiriyorlar, karantina uyguluyorlar, seyahatleri kısıtlıyorlar... Onların hamlelerine karşı sen de yeni stratejiler geliştirmelisin.

Plague Inc., aslında çok karmaşık bir oyun. Ama oynaması da bir o kadar keyifli. Özellikle strateji oyunlarını sevenler için tam bir cennet. Oyunun grafikleri de gayet başarılı. Dünya haritası üzerinde virüsün yayılmasını izlemek, resmen tüyler ürpertici bir deneyim. Bir de oyunun bilimsel gerçeklere dayanması, olayı daha da ilginç hale getiriyor. Yani, virüslerin nasıl yayıldığı, bağışıklık sisteminin nasıl çalıştığı gibi konularda da bilgi sahibi oluyorsun.

Tabii, bu oyun biraz tartışmalı bir konu. Sonuçta, ölümcül bir virüs yaratıp tüm dünyayı yok etmeye çalışıyorsun. Ama bence bu sadece bir oyun. Amacın, eğlenmek ve stratejik düşünme becerilerini geliştirmek. Yoksa kimsenin gerçekten bir virüs yaratıp dünyayı yok etmek istediğini sanmıyorum. Ama yine de, bu oyunu oynarken biraz vicdan azabı çekebilirsin. Özellikle de gerçek hayatta bir salgın yaşanırken...

Kozmik Not: En iyi virüs tipi hangisi? Bence bakteri, yayılması daha kolay!

Mood Önerisi: Gerilim filmi izledikten sonra, karanlıkta tek başına Plague Inc. oyna ve dünyanın kaderini elinde tutmanın nasıl bir his olduğunu deneyimle.


4. Alto's Odyssey: Sonsuz Kum Tepelerinde Kaybolmak

Alto's Odyssey, görsel olarak tam bir şölen! Bu oyunda, Alto adında bir snowboardcuyu kontrol ediyorsun ve sonsuz kum tepelerinde kayıyorsun. Amaç, engelleri aşmak, altınları toplamak ve yeni yerler keşfetmek. Oyunun mekanikleri çok basit, tek yapman gereken ekrana dokunmak. Ama bu basitliğin altında, inanılmaz bir derinlik yatıyor. Çünkü oyunun dünyası sürekli değişiyor, yeni engeller ve sürprizlerle karşılaşıyorsun.

Alto's Odyssey'nin en güzel yanlarından biri de, oyunun atmosferi. O sakin müzikler, o pastel renkler, o güneşin batışı... İnsanı resmen büyülüyor. Oyunu oynarken, sanki gerçek hayattaki tüm sorunlarını unutuyorsun. Kendini o sonsuz kum tepelerine bırakıyorsun ve sadece anın tadını çıkarıyorsun. Bir de oyunun internet bağlantısı gerektirmemesi, bu deneyimi her yerde yaşayabilmeni sağlıyor. Otobüste, parkta, hatta uçakta bile Alto'nun dünyasına dalabilirsin.

Bu oyunu oynarken, resmen meditasyon yapıyorsun. O kaymanın verdiği his, o engelleri aşmanın verdiği tatmin, o yeni yerler keşfetmenin verdiği heyecan... İnanılmaz bir kombinasyon. Alto's Odyssey, sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir sanat eseri. Eğer görsel olarak etkileyici ve rahatlatıcı bir oyun arıyorsan, kesinlikle denemelisin. Pişman olmayacaksın.

Kozmik Not: En iyi karakter hangisi? Bence Maya, daha hızlı kayıyor!

Mood Önerisi: Gün batımını izlerken, kulaklıklarını takıp Alto's Odyssey ile huzur bul.


5. Monument Valley: Zihninizi Zorlayan Bulmacalar

Monument Valley, mimari harikalarla dolu bir bulmaca oyunu. Amacın, Prenses Ida'yı kontrol ederek optik illüzyonlarla dolu labirentlerde ilerlemek. Ama bu o kadar kolay değil. Çünkü oyunun dünyası, perspektiflerle oynuyor. Bazen bir yolun aslında olmadığını, bazen de iki ayrı yolun birleştiğini fark ediyorsun. Bu da, zihnini sürekli olarak zorlamanı gerektiriyor.

Monument Valley'nin en güzel yanlarından biri de, oyunun tasarımı. O minimalist grafikler, o pastel renkler, o geometrik şekiller... İnsanı resmen büyülüyor. Oyunu oynarken, sanki bir sanat galerisinde geziyormuşsun gibi hissediyorsun. Bir de oyunun müzikleri çok etkileyici. O sakin melodiler, o gizemli atmosfer, o bulmacaları çözmenin verdiği tatmin... İnanılmaz bir kombinasyon.

Bu oyunu oynarken, resmen zihnin açılıyor. O bulmacaları çözmek, o optik illüzyonları anlamak, o farklı perspektiflerden bakmak... İnanılmaz bir deneyim. Monument Valley, sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir zeka testi. Eğer zihninizi zorlayacak ve görsel olarak etkileyici bir oyun arıyorsan, kesinlikle denemelisin. Pişman olmayacaksın.

Kozmik Not: En zor bölüm hangisi? Bence The Labyrinth, o labirentler beni deli ediyor!

Mood Önerisi: Kahveni yudumlarken, Monument Valley ile zihnini çalıştır ve yeni perspektifler keşfet.


6. Minecraft: Pocket Edition: Yaratıcılığının Sınırlarını Zorla

Minecraft... Ah, Minecraft! Bu oyun, resmen bir efsane. Amacın, bloklardan oluşan bir dünyada hayatta kalmak. Ama bu o kadar kolay değil. Çünkü geceleri canavarlar ortaya çıkıyor ve seni öldürmeye çalışıyor. Bu yüzden, gündüzleri kaynak toplamalı, kendine bir sığınak inşa etmeli ve silahlar yapmalısın. Ama Minecraft sadece hayatta kalmaktan ibaret değil. Aynı zamanda, yaratıcılığını da kullanabilirsin. İstediğin her şeyi inşa edebilirsin. Evler, kaleler, şehirler, hatta uzay gemileri bile yapabilirsin. Sınır yok!

Minecraft'ın en güzel yanlarından biri de, oyunun sonsuz olması. Yani, oyunun bir sonu yok. İstediğin kadar oynayabilirsin. Bir de oyunun topluluğu çok aktif. İnternette bir sürü rehber, ipucu ve mod bulabilirsin. Bu da, oyunun tekrar oynanabilirliğini arttırıyor. Ama en güzeli de ne biliyor musun? Minecraft'ı internet bağlantısı olmadan da oynayabilirsin! Yani, yaratıcılığının sınırlarını her yerde zorlayabilirsin. Otobüste, parkta, hatta tuvalette bile!

Bu oyunu oynarken, resmen çocukluğuna dönüyorsun. O bloklarla oynamak, o bir şeyler inşa etmek, o hayal gücünü kullanmak... İnanılmaz bir duygu. Minecraft, sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir terapi. Eğer stres atmak ve yaratıcılığını kullanmak istiyorsan, kesinlikle denemelisin. Pişman olmayacaksın.

Kozmik Not: En iyi blok hangisi? Bence elmas, hem güzel hem de dayanıklı!

Mood Önerisi: Arkadaşlarınla toplanıp Minecraft oynayın ve birlikte hayallerinizdeki dünyayı inşa edin.


7. Reigns: Kartlarla Yönetim Simülasyonu

Reigns, farklı bir yönetim simülasyonu oyunu. Amacın, bir kralı yönetmek. Ama bu o kadar kolay değil. Çünkü her kararının bir sonucu var. Halkın isteklerini dinlemeli, kilisenin baskısına karşı koymalı ve ordunun gücünü korumalısın. Ama en önemlisi de, hayatta kalmalısın. Çünkü her kararın, senin ölümüne yol açabilir.

Reigns'in en güzel yanlarından biri de, oyunun basitliği. Oyunu sadece kartlarla oynuyorsun. Her kart, bir kararı temsil ediyor. Sağa kaydırarak "evet", sola kaydırarak "hayır" diyorsun. Ama bu basitliğin altında, inanılmaz bir derinlik yatıyor. Çünkü her kararın, oyunun gidişatını etkiliyor. Bazen küçük bir karar, büyük bir felakete yol açabilir. Bazen de doğru bir karar, krallığını kurtarabilir.

Bu oyunu oynarken, resmen bir kral gibi hissediyorsun. O kararları vermek, o sorumluluğu taşımak, o hayatta kalma mücadelesi... İnanılmaz bir deneyim. Reigns, sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir liderlik testi. Eğer stratejik düşünme becerilerini geliştirmek ve farklı bir oyun deneyimi yaşamak istiyorsan, kesinlikle denemelisin. Pişman olmayacaksın.

Kozmik Not: En iyi danışman kim? Bence soytarı, her zaman doğruyu söylüyor!

Mood Önerisi: Kendini stresli hissederken, Reigns oyna ve kararlarının sonuçlarını görerek rahatla.


8. Eternium: Klasik RPG Havası

Eternium, eski usül bir aksiyon RPG oyunu. Diablo ve Torchlight gibi klasiklerden ilham almış. Amacın, bir kahramanı kontrol ederek canavarları öldürmek, zindanları keşfetmek ve eşyalar toplamak. Ama bu o kadar kolay değil. Çünkü canavarlar güçleniyor, zindanlar zorlaşıyor ve eşyalar nadirleşiyor. Bu yüzden, kahramanını geliştirmeli, yeteneklerini öğrenmeli ve en iyi eşyaları bulmalısın.

Eternium'un en güzel yanlarından biri de, oyunun derinliği. Oyunda bir sürü farklı kahraman, yetenek ve eşya var. Bu da, oyunun tekrar oynanabilirliğini arttırıyor. Bir de oyunun grafikleri gayet başarılı. O karanlık zindanlar, o epik savaşlar, o büyülü efektler... İnsanı resmen büyülüyor. Ama en güzeli de ne biliyor musun? Eternium'u internet bağlantısı olmadan da oynayabilirsin! Yani, maceranın tadını her yerde çıkarabilirsin. Otobüste, parkta, hatta tuvalette bile!

Bu oyunu oynarken, resmen bir kahraman gibi hissediyorsun. O canavarları öldürmek, o zindanları keşfetmek, o eşyaları toplamak... İnanılmaz bir duygu. Eternium, sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir macera. Eğer aksiyon RPG türünü seviyorsan ve internet bağlantısı olmayan bir oyun arıyorsan, kesinlikle denemelisin. Pişman olmayacaksın.

Kozmik Not: En iyi sınıf hangisi? Bence büyücü, o büyüler beni benden alıyor!

Mood Önerisi: Kendini enerjik hissederken, Eternium oyna ve canavarlara karşı savaşarak stres at.


9. Kingdom Two Crowns: Krallığını İnşa Et ve Koru

Kingdom Two Crowns, minimalist bir strateji oyunu. Amacın, bir kral veya kraliçeyi kontrol ederek krallığını inşa etmek ve korumak. Ama bu o kadar kolay değil. Çünkü geceleri açgözlü yaratıklar ortaya çıkıyor ve krallığını yağmalamaya çalışıyor. Bu yüzden, halkını işe almalı, savunma sistemleri kurmalı ve krallığını genişletmelisin. Ama en önemlisi de, hayatta kalmalısın. Çünkü açgözlü yaratıklar, seni de öldürebilir.

Kingdom Two Crowns'un en güzel yanlarından biri de, oyunun atmosferi. O piksel sanatıyla yaratılmış dünya, o sakin müzikler, o gizemli hava... İnsanı resmen büyülüyor. Oyunu oynarken, sanki bir masalın içindeymişsin gibi hissediyorsun. Bir de oyunun co-op modu var. Yani, bir arkadaşınla birlikte oynayabilirsin. Birlikte krallığınızı inşa edebilir, birlikte açgözlü yaratıklara karşı savaşabilirsiniz. Ama en güzeli de ne biliyor musun? Kingdom Two Crowns'u internet bağlantısı olmadan da oynayabilirsin! Yani, maceranın tadını her yerde çıkarabilirsin. Otobüste, parkta, hatta tuvalette bile!

Bu oyunu oynarken, resmen bir kral veya kraliçe gibi hissediyorsun. O kararları vermek, o sorumluluğu taşımak, o krallığını koruma mücadelesi... İnanılmaz bir deneyim. Kingdom Two Crowns, sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir liderlik testi. Eğer stratejik düşünme becerilerini geliştirmek ve farklı bir oyun deneyimi yaşamak istiyorsan, kesinlikle denemelisin. Pişman olmayacaksın.

Kozmik Not: En iyi binek hayvanı hangisi? Bence geyik, daha hızlı koşuyor!

Mood Önerisi: Yağmurlu bir günde, battaniye altında Kingdom Two Crowns oyna ve krallığını inşa ederek hayallere dal.


10. Slay the Spire: Kartlarla Zirveye Tırman

Slay the Spire, kart tabanlı bir roguelike oyun. Amacın, bir karakteri kontrol ederek zirveye tırmanmak. Ama bu o kadar kolay değil. Çünkü her katta farklı canavarlar, tuzaklar ve olaylarla karşılaşıyorsun. Bu yüzden, kartlarını dikkatli seçmeli, desteni geliştirmeli ve stratejik kararlar vermelisin. Ama en önemlisi de, hayatta kalmalısın. Çünkü ölürsen, en baştan başlamak zorundasın.

Slay the Spire'ın en güzel yanlarından biri de, oyunun derinliği. Oyunda bir sürü farklı karakter, kart ve eşya var. Bu da, oyunun tekrar oynanabilirliğini arttırıyor. Bir de oyunun zorluğu çok dengeli. İlk başta zorlanabilirsin, ama zamanla oyunun mekaniklerini öğreniyor ve daha iyi bir oyuncu oluyorsun. Ama en güzeli de ne biliyor musun? Slay the Spire'ı internet bağlantısı olmadan da oynayabilirsin! Yani, maceranın tadını her yerde çıkarabilirsin. Otobüste, parkta, hatta tuvalette bile!

Bu oyunu oynarken, resmen bir stratejist gibi hissediyorsun. O kartları seçmek, o desteyi geliştirmek, o stratejik kararlar vermek... İnanılmaz bir duygu. Slay the Spire, sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir zeka testi. Eğer kart tabanlı oyunları seviyorsan ve zorlu bir oyun deneyimi yaşamak istiyorsan, kesinlikle denemelisin. Pişman olmayacaksın.

Kozmik Not: En iyi kart hangisi? Bence "Dead Branch", desteyi karmakarışık yapıyor ama çok eğlenceli!

Mood Önerisi: Yoğun bir günün ardından, Slay the Spire oyna ve zihnini dinlendirerek stratejik düşünme becerilerini geliştir.

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Kozmik Yolcu Çeşitli içerikler yazmayı seven bir kozmos yolcusu.