İzleyince Depresyona Gireceğiniz En Acıklı 12 Dram Animesi!: Mendilleri Hazır Edin!
Dram anime severler buraya! En acıklı, duygusal ve depresif 12 anime önerisi. Kalbiniz dayanacak mı? K-Drama ve K-Pop dünyasının en hüzünlü yapımları için tıklayın!
1. Clannad ve Clannad: After Story
Abi Clannad'ı bilmeyen animeci mi var ya? Tamam, ilk sezon biraz "slice of life" takılıyor, karakterler tanıtılıyor falan ama After Story var ya, işte o tam bir kalp kırıcı. Nagisa'nın hastalığı, Ushio'nun doğumu ve ölümü... Daha yazarken bile gözlerim doldu. Tomoya'nın baba olma çabası, kaybıyla yüzleşmesi... Resmen terapi gibi anime. İlk başta "Yok ya, abartıyorlar" demiştim ama son bölümlerde hüngür hüngür ağladım. Özellikle Ushio'nun o minik haliyle "Baba" diye seslenmesi... Kalbim paramparça oldu resmen. Bir de Tomoya'nın geçmişiyle yüzleşmesi, kendi ailesiyle olan sorunları... Her karakterin ayrı bir derdi var ve hepsi de çok gerçekçi işlenmiş. Clannad sadece bir anime değil, adeta hayatın bir yansıması gibi. Mutluluk, hüzün, kayıp, umut... Hepsi bir arada. İzlerken hem gülecek hem de ağlayacaksınız, garanti veriyorum.
Clannad evrenine girdiğinizde, sadece karakterlerin değil, sanki kendi hayatınızın da bir parçası oluyorlar. Sanki siz de o okul koridorlarında onlarla birlikte yürüyorsunuz, o festivalde onlarla birlikte eğleniyorsunuz, o acıyı onlarla birlikte yaşıyorsunuz. İşte bu yüzden Clannad bu kadar etkileyici ve unutulmaz bir anime. Bir de müzikleri var ki, ayrı bir olay. "Dango Daikazoku" şarkısını duyduğumda hala içim bir tuhaf oluyor. Sanki Ushio'nun o minik elleriyle bana sarılıyormuş gibi hissediyorum. Tamam, belki biraz abartıyorum ama Clannad benim için özel bir yere sahip. Her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir yapım bence.
Kozmik Not: Clannad'ın visual novel'ı da var, animeye göre daha detaylı ve farklı sonlar içeriyor. Meraklısıysanız ona da bir göz atabilirsiniz. Ama mendilleri hazırlamayı unutmayın, orada da gözyaşı garanti!
Mood Önerisi: Yağmurlu bir günde, battaniyenin altına girip, sıcak çikolatanızı yudumlayarak izleyin. Yanınızda bolca mendil bulundurun, lazım olacak.
2. Anohana: The Flower We Saw That Day
Anohana... Ah Anohana... Bu animeyi izleyip de ağlamayan var mı ya? Varsa gelsin, bir konuşalım. Konusu zaten başlı başına bir hüzün kaynağı: Çocukluk arkadaşı Menma'nın hayaleti, Jinta'nın karşısına çıkıyor ve ona bir dileğini gerçekleştirmesi için yalvarıyor. Ama Menma ne dilediğini hatırlamıyor. Jinta da eski arkadaşlarıyla tekrar bir araya gelip Menma'nın dileğini bulmaya çalışıyor. Ama bu süreçte herkesin geçmişle yüzleşmesi gerekiyor. Herkesin Menma'nın ölümüyle ilgili farklı pişmanlıkları var. Anohana, sadece bir hayalet hikayesi değil, aynı zamanda arkadaşlık, kayıp, suçluluk ve affetme temalarını işleyen çok derin bir anime. Karakterlerin hepsi çok gerçekçi ve sevimli. Jinta'nın içine kapanık halleri, Anaru'nun popüler olma çabası, Yukiatsu'nun Menma'ya olan gizli aşkı... Hepsi çok tanıdık geliyor.
Anime boyunca karakterlerin yavaş yavaş birbirleriyle yeniden bağ kurmaları, geçmişi geride bırakmaya çalışmaları çok etkileyici. Özellikle son bölüm... O final sahnesi var ya, Menma'nın "Sizi seviyorum" demesi... Orada resmen sel oldu. Bütün karakterlerin gözyaşları birbirine karıştı, benim gözyaşlarım da onlara karıştı. Anohana, sadece 11 bölümden oluşuyor ama bu kadar kısa sürede bile insanı derinden etkilemeyi başarıyor. Müzikleri de ayrı bir güzel. "Secret Base" şarkısı, Anohana'nın simgesi haline geldi resmen. Ne zaman duysam, içim bir tuhaf oluyor. Sanki Menma hala yanımızdaymış gibi hissediyorum. Anohana, her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir başyapıt bence. Ama izlemeden önce bolca mendil hazırlamayı unutmayın, lazım olacak.
Kozmik Not: Anohana'nın bir de filmi var, animeyi özetliyor ama farklı bir bakış açısıyla anlatıyor. Eğer animeyi sevdiyseniz, filme de bir göz atabilirsiniz.
Mood Önerisi: Arkadaşlarınızla birlikte toplanıp, karanlık bir odada, sessizce izleyin. İzledikten sonra da duygularınızı birbirinizle paylaşın. Belki biraz rahatlarsınız.
3. Grave of the Fireflies (Ateşböceklerinin Mezarı)
Ateşböceklerinin Mezarı... Bu animeyi izlemek resmen bir işkence. Tamam, animeler ağlatır falan ama bu bildiğin travma sebebi. İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarında, iki kardeşin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Seita ve Setsuko... İki minik can. Savaşın acımasızlığına karşı birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar. Ama açlık, hastalık ve yalnızlık onları yavaş yavaş tüketiyor. Anime, savaşın insanlık üzerindeki yıkıcı etkisini çok gerçekçi bir şekilde gösteriyor. Bombardımanlar, açlık, hastalık... Her şey o kadar gerçekçi ki, sanki siz de o savaşın içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Seita ve Setsuko'nun çaresizliği, umutsuzluğu... İnsanın içini parçalıyor.
Anime boyunca Seita'nın kardeşini koruma çabası çok etkileyici. Ama ne kadar çabalasa da, savaşın acımasızlığına karşı koyamıyor. Setsuko'nun o minik haliyle abisine sarılması, ona güvenmesi... İnsanın kalbini eritiyor. Özellikle son sahneler... Setsuko'nun ölümü... Orada resmen bittim. Bütün anime boyunca kendimi tutmaya çalıştım ama o sahnede resmen hüngür hüngür ağladım. Ateşböceklerinin Mezarı, sadece bir anime değil, aynı zamanda bir savaş karşıtı bir mesaj. Savaşın ne kadar acımasız ve yıkıcı olduğunu, masum insanların hayatlarını nasıl kararttığını çok etkili bir şekilde gösteriyor. Bu animeyi izlemek kolay değil, çok ağır ve üzücü. Ama her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir başyapıt bence. Ama izlemeden önce psikolojik olarak kendinizi hazırlayın, lazım olacak.
Kozmik Not: Anime, Akiyuki Nosaka'nın kendi hayatından esinlenerek yazdığı bir otobiyografik romanından uyarlanmış. Yazar, kız kardeşini savaşta kaybetmiş ve bu acıyı hayatı boyunca unutamamış.
Mood Önerisi: Sakın ama sakın tek başınıza izlemeyin. Yanınızda birileri olsun, izledikten sonra duygularınızı paylaşabileceğiniz birileri. Yoksa o ağırlığın altından kalkamazsınız.
4. Your Lie in April (Nisan Yalancıları)
Your Lie in April... Müzik, aşk ve kayıp temalarını harmanlayan, duygusal bir anime. Keman virtüözü Kaori Miyazono ve piyanist Kousei Arima'nın hikayesi. Kousei, annesinin ölümünden sonra piyano çalmayı bırakmış, hayatı renksizleşmiş bir genç. Kaori ise, hayat dolu, enerjik ve yetenekli bir kemancı. Kaori, Kousei'nin hayatına giriyor ve onu tekrar müziğe geri döndürmeye çalışıyor. Ama Kaori'nin de herkesten sakladığı bir sırrı var. Anime boyunca Kousei'nin piyano çalma korkusunu yenmesi, Kaori'nin ona ilham vermesi çok etkileyici. Müzik sahneleri ayrı bir güzel. Klasik müzik sevenler için tam bir şölen. Özellikle Chopin'in eserleri animeye ayrı bir hava katıyor. Kousei ve Kaori'nin arasındaki ilişki çok tatlı ve masum. İkisi de birbirlerine aşık oluyorlar ama duygularını tam olarak ifade edemiyorlar.
Anime boyunca Kaori'nin hastalığı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Onun enerjik ve hayat dolu hallerinin altında büyük bir acı yatıyor. Son bölümlerde Kaori'nin durumu kötüleşiyor ve Kousei'ye bir mektup bırakıyor. O mektupta Kaori'nin gerçek duyguları ortaya çıkıyor. Kaori, aslında Kousei'ye uzun zamandır aşıkmış ve onu tekrar müziğe geri döndürmek için her şeyi yapmış. O mektubu okurken resmen gözyaşlarıma hakim olamadım. Your Lie in April, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda hayatın değerini, müziğin gücünü ve kayıplarla başa çıkmayı anlatan çok anlamlı bir anime. Bu animeyi izlemek hem çok keyifli hem de çok üzücü. Ama her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir başyapıt bence. Ama izlemeden önce mendilleri hazırlamayı unutmayın, lazım olacak.
Kozmik Not: Anime'nin müzikleri o kadar güzel ki, soundtrack albümünü mutlaka dinleyin. Özellikle "Hikaru Nara" şarkısı, animeyi hatırlatan ve içinizi ısıtan bir parça.
Mood Önerisi: Bahar aylarında, güneşli bir günde, kulaklıklarınızı takıp, parkta oturarak izleyin. Yanınızda bir not defteri bulundurun, duygularınızı yazmak isteyebilirsiniz.
5. Plastic Memories
Plastic Memories... Yapay zeka, aşk ve ayrılık temalarını işleyen, hüzünlü bir anime. İnsanların duygularına sahip olan "Giftia" adı verilen androidlerin hikayesi. Giftiaların bir ömrü var ve bu ömür sona erdiğinde, hafızaları siliniyor ve kişilikleri kayboluyor. Tsukasa Mizugaki, Giftiaları toplayan bir şirkette çalışmaya başlıyor ve partneri Isla ile birlikte çalışıyor. Isla da bir Giftia ve ömrünün sonuna yaklaşıyor. Tsukasa ve Isla birbirlerine aşık oluyorlar ama Isla'nın ömrü sona erdiğinde, ayrılmak zorunda kalacaklar. Anime boyunca Tsukasa ve Isla'nın arasındaki ilişki çok tatlı ve dokunaklı. İkisi de birbirlerine aşık oluyorlar ama Isla'nın ömrünün kısalığı, ilişkilerini zorlaştırıyor.
Anime, yapay zeka ve insan arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Giftialar gerçekten insan mı? Onların da duyguları var mı? Onları bir eşya gibi görmek doğru mu? Anime boyunca bu sorulara cevap aranıyor. Özellikle son bölümlerde Isla'nın ömrü sona ererken, Tsukasa'nın ona olan sevgisi daha da artıyor. Tsukasa, Isla'nın hafızasının silinmesini engellemek için her şeyi yapıyor ama başarılı olamıyor. Isla'nın son anları çok acıklı. Tsukasa, Isla'ya veda ederken, gözyaşlarına boğuluyor. Plastic Memories, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda hayatın geçiciliğini, kayıplarla başa çıkmayı ve sevdiklerimizin değerini bilmeyi anlatan çok anlamlı bir anime. Bu animeyi izlemek hem çok keyifli hem de çok üzücü. Ama her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir yapıt bence. Ama izlemeden önce mendilleri hazırlamayı unutmayın, lazım olacak.
Kozmik Not: Anime'nin senaryosu, Steins;Gate'in de senaristi olan Naotaka Hayashi tarafından yazılmış. Eğer Steins;Gate'i sevdiyseniz, Plastic Memories'i de seveceksiniz.
Mood Önerisi: Gece geç saatlerde, yalnız başınıza izleyin. Yanınızda sıcak bir içecek bulundurun, içinizi ısıtacak.
6. I Want to Eat Your Pancreas (Senin Pankreasını Yemek İstiyorum)
I Want to Eat Your Pancreas... Başlığıyla insanı şaşırtan, ama aslında çok duygusal bir anime filmi. Ölümcül bir hastalığa yakalanan Sakura Yamauchi ve içine kapanık bir öğrenci olan Haruki Shiga'nın hikayesi. Sakura, hastalığını herkesten saklıyor ve sadece Haruki'ye söylüyor. Haruki de Sakura'nın son günlerini mutlu geçirmesine yardım etmeye karar veriyor. Anime boyunca Sakura'nın hayat dolu halleri, Haruki'yi etkiliyor ve onu kabuğundan çıkarıyor. Sakura, Haruki'ye hayatı sevmeyi, anı yaşamayı ve insanlarla iletişim kurmayı öğretiyor. İkisi de birbirlerine aşık oluyorlar ama Sakura'nın ömrü sona erdiğinde, ayrılmak zorunda kalacaklar.
Anime, ölümün kaçınılmazlığını ve hayatın değerini vurguluyor. Sakura, ölümle yüzleşirken bile umudunu kaybetmiyor ve hayatı dolu dolu yaşamaya çalışıyor. Haruki de Sakura sayesinde değişiyor ve daha sosyal bir insan oluyor. Anime boyunca Sakura ve Haruki'nin arasındaki ilişki çok özel ve dokunaklı. İkisi de birbirlerine destek oluyorlar ve birbirlerinin hayatlarını değiştiriyorlar. Özellikle son sahnelerde Sakura'nın ölümü, Haruki'yi derinden etkiliyor. Haruki, Sakura'nın ölümünden sonra onun gibi yaşamaya çalışıyor ve onun anısını yaşatıyor. I Want to Eat Your Pancreas, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda hayatın anlamını, ölümle yüzleşmeyi ve sevdiklerimizin değerini bilmeyi anlatan çok anlamlı bir anime filmi. Bu filmi izlemek hem çok keyifli hem de çok üzücü. Ama her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir yapıt bence. Ama izlemeden önce mendilleri hazırlamayı unutmayın, lazım olacak.
Kozmik Not: Filmin başlığı, Japon kültüründe bir deyimden geliyor. "Birinin bir parçasını yemek, onun özelliklerini almak" anlamına geliyor.
Mood Önerisi: Hafta sonu, öğleden sonra, güneşli bir havada izleyin. Yanınızda sevdiğiniz bir atıştırmalık bulundurun, keyfinizi artıracak.
7. Violet Evergarden
Violet Evergarden... Savaşın travmalarını, duyguları ve iletişimi anlatan, görsel şölen bir anime. Savaşta bir asker olan Violet Evergarden, savaş bittikten sonra Auto Memory Doll olarak çalışmaya başlıyor. Auto Memory Doll'lar, insanların duygularını yazıya döken kişiler. Violet, savaşta duygularını kaybetmiş ve insanlarla iletişim kurmakta zorlanıyor. Ama Auto Memory Doll olarak çalışmaya başladıktan sonra, yavaş yavaş duygularını geri kazanıyor ve insanlarla iletişim kurmayı öğreniyor. Anime boyunca Violet'in farklı insanlarla karşılaşması, onların duygularını anlaması ve onlara yardım etmesi çok etkileyici. Violet, her bölümde farklı bir hikayeye tanık oluyor ve her hikayeden bir şeyler öğreniyor.
Anime, savaşın insanlık üzerindeki yıkıcı etkisini çok gerçekçi bir şekilde gösteriyor. Violet, savaşta birçok insanı kaybetmiş ve bu kayıpların acısını hala içinde taşıyor. Ama Auto Memory Doll olarak çalışmaya başladıktan sonra, yavaş yavaş geçmişiyle yüzleşiyor ve geleceğe umutla bakmaya başlıyor. Violet Evergarden, sadece bir anime değil, aynı zamanda bir terapi gibi. İzlerken hem ağlayacak hem de rahatlayacaksınız. Anime'nin çizimleri ve müzikleri de ayrı bir güzel. Özellikle arka planlar ve karakter tasarımları çok detaylı ve etkileyici. Violet Evergarden, her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir başyapıt bence. Ama izlemeden önce mendilleri hazırlamayı unutmayın, lazım olacak.
Kozmik Not: Anime'nin bir de filmi var, animeyi tamamlıyor ve Violet'in hikayesini sonlandırıyor. Eğer animeyi sevdiyseniz, filme de mutlaka bir göz atın.
Mood Önerisi: Akşam saatlerinde, loş bir ışıkta izleyin. Yanınızda sıcak bir çay bulundurun, rahatlamanıza yardımcı olacak.
8. 5 Centimeters per Second (Saniyede 5 Santimetre)
5 Centimeters per Second... Aşkın zamanla nasıl değiştiğini, mesafelerin ilişkileri nasıl etkilediğini anlatan, hüzünlü bir anime filmi. İlkokulda tanışan Takaki Tono ve Akari Shinohara'nın hikayesi. İkisi de birbirlerine aşık oluyorlar ama ailelerinin işleri nedeniyle farklı şehirlere taşınmak zorunda kalıyorlar. Anime, üç bölümden oluşuyor ve her bölümde Takaki ve Akari'nin hayatlarının farklı dönemleri anlatılıyor. İlk bölümde, ikisinin çocukluk aşkı ve birbirlerine mektup yazmaları anlatılıyor. İkinci bölümde, Takaki'nin liseye gitmesi ve yeni bir arkadaş edinmesi anlatılıyor. Üçüncü bölümde, Takaki'nin yetişkinlik hayatı ve Akari'yi unutamaması anlatılıyor.
Anime, mesafelerin aşkı nasıl etkilediğini çok gerçekçi bir şekilde gösteriyor. Takaki ve Akari, birbirlerini çok seviyorlar ama mesafeler yüzünden ilişkilerini sürdüremiyorlar. İkisi de farklı hayatlar kuruyorlar ama birbirlerini unutamıyorlar. Anime boyunca Takaki'nin Akari'ye olan özlemi, onun hayatını etkiliyor ve onu mutsuz ediyor. 5 Centimeters per Second, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda hayatın akışını, seçimlerimizi ve pişmanlıklarımızı anlatan çok anlamlı bir anime filmi. Bu filmi izlemek hem çok keyifli hem de çok üzücü. Ama her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir yapıt bence. Ama izlemeden önce mendilleri hazırlamayı unutmayın, lazım olacak.
Kozmik Not: Filmin adı, kiraz çiçeklerinin yere düşme hızından geliyor. Kiraz çiçekleri, Japon kültüründe geçiciliği ve güzelliği sembolize ediyor.
Mood Önerisi: Gece geç saatlerde, yalnız başınıza izleyin. Yanınızda sevdiğiniz bir müzik albümü bulundurun, duygularınızı daha da yoğunlaştıracak.
9. Angel Beats!
Angel Beats!... Ölümden sonraki hayatı, pişmanlıkları ve arkadaşlığı anlatan, aksiyon dolu bir dram anime. Otonashi Yuzuru, ölümden sonraki bir dünyada uyanıyor ve hafızasını kaybetmiş. Bu dünyada, hayatlarında pişmanlıkları olan gençler var ve bu pişmanlıklarını gidermeden reenkarnasyona geçemiyorlar. Otonashi, bu dünyada Angels Beats adında bir örgütle tanışıyor ve onlara katılıyor. Angels Beats, bu dünyanın tanrısına karşı savaşan bir örgüt. Onların amacı, bu dünyadan kurtulmak ve reenkarnasyona geçmek. Anime boyunca Otonashi ve Angels Beats üyelerinin geçmişleri, pişmanlıkları ve birbirleriyle olan ilişkileri anlatılıyor.
Anime, ölümden sonraki hayatı farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Bu dünyada, gençler hayatlarında yapamadıklarını yapma fırsatı buluyorlar. Ama bu fırsatı değerlendirmek kolay değil. Çünkü her birinin geçmişi, pişmanlıkları ve travmaları var. Angel Beats!, sadece bir aksiyon anime değil, aynı zamanda duygusal bir dram. Anime boyunca karakterlerin birbirlerine destek olmaları, birbirlerinin yaralarını sarmaları çok etkileyici. Özellikle son bölümlerde karakterlerin pişmanlıklarını gidermeleri ve reenkarnasyona geçmeleri çok acıklı. Angel Beats!, her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir yapıt bence. Ama izlemeden önce mendilleri hazırlamayı unutmayın, lazım olacak.
Kozmik Not: Anime'nin müzikleri çok güzel. Özellikle "My Soul, Your Beats!" şarkısı, animeyi hatırlatan ve içinizi ısıtan bir parça.
Mood Önerisi: Arkadaşlarınızla birlikte toplanıp, karanlık bir odada, sessizce izleyin. İzledikten sonra da duygularınızı birbirinizle paylaşın. Belki biraz rahatlarsınız.
10. Code Geass
Code Geass... Abi tamam belki ilk başta "mecha anime" falan deyip geçersin ama bu anime bildiğin satranç tahtası gibi. Strateji, politik entrika, ihanet... Ne ararsan var. Lelouch Lamperouge, Britanya İmparatorluğu'na karşı savaşan bir öğrenci. Bir gün C.C. adında gizemli bir kızla tanışıyor ve ona Geass adında bir güç veriyor. Geass, insanlara emir verme yeteneği sağlıyor. Lelouch, bu gücü kullanarak Britanya İmparatorluğu'na karşı bir isyan başlatıyor. Ama Lelouch'un da herkesten sakladığı bir sırrı var. Anime boyunca Lelouch'un Britanya İmparatorluğu'na karşı verdiği mücadele, arkadaşlıkları, aşkları ve ihanetleri anlatılıyor.
Code Geass, sadece bir mecha anime değil, aynı zamanda politik bir gerilim. Anime boyunca savaşın acımasızlığı, liderlik sorumluluğu ve ahlaki değerler sorgulanıyor. Lelouch, amacına ulaşmak için her şeyi yapmaya hazır bir karakter. Ama bu yolda birçok fedakarlık yapmak zorunda kalıyor. Code Geass'in sonu da efsane. Lelouch'un planı, dünyayı kurtarmak için kendini feda etmesi... Orada resmen bittim. Bütün anime boyunca Lelouch'u destekledim ama onun ölümü beni çok üzdü. Code Geass, her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir başyapıt bence. Ama izlemeden önce mendilleri hazırlamayı unutmayın, lazım olacak. Duygusal anlamda çok yorucu bir anime.
Kozmik Not: Anime'nin iki sezonu var ve ikisi de birbirinden güzel. Ayrıca anime'nin alternatif bir evrende geçen bir de film serisi var. Meraklısıysanız ona da bir göz atabilirsiniz.
Mood Önerisi: Hafta sonu, bütün gününüzü bu animeye ayırın. Yanınızda atıştırmalıklar ve içecekler bulundurun, maraton yapmaya hazır olun.
11. Fruits Basket
Fruits Basket... İlk başta shoujo anime deyip geçmeyin, bu anime bildiğin terapi seansı gibi. Tohru Honda, ailesini kaybetmiş ve tek başına yaşayan bir öğrenci. Bir gün Sohma ailesinin evinde yaşamaya başlıyor. Sohma ailesinin bir sırrı var: Onlar, Çin Zodyağı'nın hayvanlarına lanetlenmişler. Birine sarıldıklarında, o hayvanın formuna dönüşüyorlar. Tohru, bu sırrı öğreniyor ve Sohma ailesine yardım etmeye karar veriyor. Anime boyunca Tohru'nun Sohma ailesinin üyeleriyle olan ilişkileri, onların geçmişleri ve lanetleriyle başa çıkmaları anlatılıyor.
Fruits Basket, sadece bir shoujo anime değil, aynı zamanda duygusal bir dram. Anime boyunca aile içi şiddet, travma, yalnızlık ve affetme temaları işleniyor. Tohru, her karakterin yaralarını sarmaya çalışıyor ve onlara umut veriyor. Fruits Basket'in sonu da çok güzel. Tohru, bütün Sohma ailesini lanetten kurtarıyor ve onlara mutlu bir gelecek sağlıyor. Bu animeyi izlemek hem çok keyifli hem de çok üzücü. Ama her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir yapıt bence. Ama izlemeden önce mendilleri hazırlamayı unutmayın, lazım olacak. Özellikle Kyo'nun geçmişi çok acıklı.
Kozmik Not: Anime'nin iki farklı versiyonu var. İlk versiyonu 2001 yılında yayınlandı ve hikayeyi tam olarak tamamlamadı. İkinci versiyonu 2019 yılında yayınlandı ve hikayeyi baştan sona anlattı. Eğer Fruits Basket'i izlemek istiyorsanız, 2019 versiyonunu izlemenizi tavsiye ederim.
Mood Önerisi: Yağmurlu bir günde, battaniyenin altına girip, sıcak çikolatanızı yudumlayarak izleyin. Yanınızda bolca mendil bulundurun, lazım olacak.
12. Erased (Boku Dake ga Inai Machi)
Erased... Zaman yolculuğu, cinayet ve çocukluk travmaları... Bu anime bildiğin gerilim filmi gibi. Satoru Fujinuma, geçmişe gidebilme yeteneğine sahip bir manga sanatçısı. Ama bu yeteneği, sadece kötü bir şey olduğunda devreye giriyor. Bir gün annesi öldürülüyor ve Satoru, 18 yıl öncesine, ilkokul çağına geri dönüyor. Satoru, annesinin ölümünü engellemek için çocukluğunda çözülmemiş bir cinayet davasını çözmek zorunda. Anime boyunca Satoru'nun çocukluk arkadaşlarıyla olan ilişkileri, cinayet davasını çözme çabaları ve geçmişi değiştirme mücadelesi anlatılıyor.
Erased, sadece bir cinayet davası değil, aynı zamanda çocukluk travmalarını ve aile içi şiddeti ele alan bir yapım. Satoru'nun çocukluk arkadaşı Kayo Hinazuki, ailesi tarafından şiddet görüyor ve yalnız kalıyor. Satoru, Kayo'yu kurtarmak için elinden geleni yapıyor. Erased'in sonu da çok etkileyici. Satoru, hem annesinin ölümünü engelliyor hem de Kayo'yu kurtarıyor. Ama bu süreçte birçok fedakarlık yapmak zorunda kalıyor. Erased, her animeciğin mutlaka izlemesi gereken bir yapıt bence. Ama izlemeden önce mendilleri hazırlamayı unutmayın, lazım olacak. Özellikle Kayo'nun hikayesi çok acıklı.
Kozmik Not: Anime'nin bir de live-action uyarlaması var. Eğer animeyi sevdiyseniz, live-action uyarlamasına da bir göz atabilirsiniz.
Mood Önerisi: Gece geç saatlerde, yalnız başınıza izleyin. Yanınızda sıcak bir içecek bulundurun, gerilimi azaltmanıza yardımcı olacak.
Tepkiniz Nedir?